Mihnetli yaşam
Yükümüz ağır!
Cesametli
külfetler, ağır mihnetler, netameli fikirler, takatimizi zorlayan
mükellefiyetler, erimi güç emeller ve tahammülü zor kederlerle
cebelleşiyoruz! Külfetsiz nimete, emeksiz gönence, cefasız sefâya,
çilesiz kıvanca, sefersiz zafere ve hasretsiz vuslata tâlip oluyoruz!
Hak etmeden temellük etmeyi ve say etmeden kesbetmeyi yeğliyoruz!
Hakkını veremediğimiz; yüreğimizi veremediğimiz; terini dökemediğimiz
meşgalelerle iştigal ediyoruz. Derdi çekilmemiş sevdaların; çilesi
çekilmemiş zaferlerin; künhüne eremediğimiz fikirlerin; ve bedeli
ödenmemiş davaların peşi sıra gidiyoruz. Ceht ve gayret etmenin
erdemliliğini bihakkın duyumsayamıyoruz. Her bir hacetimizin emeksiz,
gayretsiz ve külfetsizce tastamam olmasını istiyoruz! Bedelini ödeme
cesaretini gösteremediğimiz gönençler peşindeyiz. Ruhu çekilmiş
söylemler ve serenatlar peşindeyiz.
Akletmeden
söz etmenin, düşünmeden eylemenin, hissetmeden söylemenin şehvetine
kapılıyoruz. Kastını aşan kelam ile söz kuruyoruz. Taşkınlıkla
savunduğumuz fikriyatın hakikatine karşı müstağni duruyoruz. İdrak
ettiğimiz gerçeklikten istinkaf ediyoruz. Meylettiğimiz fikirlerin
encamından ürküyoruz. Yokluğu ile sınandıklarımızın ağır yükü altında
eziliyoruz. Gayrımızın nârında yanabilme erdeminin yoksunluğunu
çekiyoruz. Bilginin bilinçle kuşandığı kutlu yola revan olmaktan içtinap
ediyoruz. Güzergâhı bizce tayin edilmemiş seferlere sürükleniyoruz.
Ruhumuzu ve dimağımızı esir alan prangalardan azat olmaktan ürküyoruz.
Umudunu
beslemediğimiz, düşünü görmediğimiz ve hayalini kurmadığımız
geleceklerin beklentisi ile avunuyoruz. Varoluşsal kaygısını
gütmediğimiz yaşamlara tamahkârlıkla meylediyoruz. Tasasını çekmediğimiz
davaların figüranları, söylemlerin esiri oluyoruz. Ömrün mahdut,
nefesin sayılı ve takatimizin sınırlı olduğu hakikatini es geçiyoruz.
Sahici olmayan emeller uğruna cenk ediyoruz. Muhabbet ile coşkunluğunu
duyumsayamadığımız yaşamlara mecbur ediliyoruz. Çağrısına kulak
veremediğimiz kelamın menzilinden firar ediyoruz. Lütfedileni kişisel
meziyet ve marifet zannıyla serdediyoruz. Çalıntılanan yaşamları
matahlıkla sürüyoruz. Yaşamın coşkusuna husumet ve nefretin derin
kasvetini zerk ediyoruz. Hüznünü tutmadığımız ölümleri besliyoruz.
Her biri
biricik bir can paresi olan yaşamlara umarsızca kıyıyoruz. Gayrımızla
zenginleşmeyi değil, çekişmeyi ve çatışmayı seçiyoruz. Nümune-i imtisâli
değil, su-i misali emsal tutmayı yeğliyoruz. Takdir ederek yüceltmeyi
değil, tektir ederek köreltmeyi yeğ tutuyoruz. Marifete iltifat etmeyi
değil, yok saymayı ve nefyetmeyi tercih ediyoruz. Muhasebe etmeyi değil,
mübareze ve mücadele etmeyi seviyoruz. Murakabe etmeyi değil, müdahale
etmeyi seviyoruz. Meşk etmeye değil, şuursuzca eylemeye meylediyoruz.
Aldanma
ihtimalini değil, aldatmayı tercih ediyoruz. Paylaşmayı değil,
ketmetmeyi seviyoruz. İnanmayı değil, vehmetmeyi yeğliyoruz. Tashih
etmeyi değil, cerh etmeyi tercih ediyoruz. Hüsnü niyet beslemeyi değil,
su-i niyet göstermeyi benimsiyoruz. Teşvik etmeyi değil, telkin etmeyi
tercih ediyoruz. Yüceltmeyi değil, zemmetmeyi seviyoruz. Başkasında
olana gıpta etmeyi değil, hasetlikle zemmetmeyi tercih ediyoruz. Bize
ait olanı tahkir etmeyi; bizden olana gadretmeyi yeğliyoruz. Cana
kastetmekten çekinmiyoruz. Cana merhamet etmekten istiğna ediyoruz.
Zamana ve mekana hürmetten içtinap ediyoruz. Gayrımıza gadretmekten
çekinmiyoruz. Bilgimizin erdeme eşlik etmesine izin vermiyoruz. Hayat
arkadaşlarımıza ülfetsiz muameleyi reva görüyoruz. Anlamlandırılmamış
yaşamların çeperlerinde geziniyoruz.
Velhasıl, kadrini bilmiyoruz ahdimizin!
21.12.2017