Koruyucu aile uygulaması
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca yürütülen koruyucu aile uygulaması veya bakımı, belirli bir sebeple ‘öz ailesi tarafından bakılamayan’ ve ‘evlat edindirilemeyen çocukların’ himaye
edilmesini ya da koruma altına alınmasını ifade etmektedir. Koruyucu
aile bakımına muhtaç çocuğun sağlıklı gelişimi açısından öz ailesi ile
bağının ve/ya ilişkisinin sürmesinin gerekliliği ilkesi uyarınca bu
uygulama, geçici süreli bir hizmet olarak öngörülmektedir. Zihinsel,
bedensel ya da psikolojik sebeplerden; ekonomik imkânsızlıklardan; ya da
boşanma veya ölüm gibi durumlardan ötürü aile bütünlükleri sona
erebilmektedir. Çocukların doğal yetişme ve gelişme ortamını ortadan
kaldıran bu türden durumlarda, öz ailenin şartları iyileşinceye kadar
başka bir ailenin yanında çocukların bakımlarının sağlanması geçici bir
tedbir olarak öngörülmektedir.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununa göre, “bedensel,
zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği
tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuk/lar” bu
türden bir korunmaya ihtiyacı olan çocuklar olarak belirlenmiştir.
Sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak ortaya çıkan koruyucu aile
uygulaması, yalnızca ülkemizde değil, bütün dünyada muhtaç çocuklar
açısından tercih edilen bir bakım ve himaye hizmeti olarak
geliştirilmiştir. Bu uygulama, içinde bulunduğumuz çağın dönüştürücü
sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel dinamikler ile çözülmeye uğrayan aile
sosyolojisini muhafaza etmeye dönük stratejik bir hizmettir. Özellikle
kentleşme olgusu üzerinden dönüşüme uğrayan bu yeni sosyolojik evrende
bir bütün olarak aile değerini muhafaza etmek suretiyle çocuğun
korunması amaçlanmaktadır.
Hiç
kuşku yok ki, çocuklarımızın toplumda sağlıklı bireyler olarak yetişip,
gelişebilmelerinin temel şartı, öz aile ortamlarının doğal yapısı ve
sıcaklığının muhafaza edilmesidir. Ancak öz aileleri yanında yetişme ve
gelişme imkânını bir şekilde kaybeden çocukların koruyucu aile ortamının
sıcaklığına kavuşabilmeleri adına bu uygulama önem arz ediyor. Koruyucu
aile uygulaması, bu imkânı kaybetmiş olan çocukların topluma yeniden
kazandırılması adına önemli bir misyon icra etmektedir. Bu uygulama,
çocukların bir birey olarak gelişimi ve kişiliğinin yapılandırılması
açısından doğal-zorunlu bağlamı ifade eden aile ortamının ikame
edilmesini ifade ediyor. Koruyucu ailelik, öz ailelerinde yetişme
imkânını bir şekilde yitiren çocukların onları bu travmatik duruma iten
faktörlerin duygusal açıdan yaralayıcı ve örseleyici etkilerini izale
edici bir tedbir olarak kurumsallaştırılmıştır. Çocuğun bir birey olarak
toplumsal bünyeden soyutlanmasını önleyici nitelikteki bu tedbir, aile
ortamının sıcaklığında güvenli ve öz-güvenli biçimde çocukların bireysel
gelişiminin teminatını oluşturacaktır.
Bu
uygulama, çocukların yalnızca maddi ihtiyaçlarının giderilmesi açısından
değil, duygusal ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanması ve psiko-sosyal
gelişimlerinin sağlıklı biçimde gerçekleşmesi için önemlidir. Koruyucu
aile bakımı, çocuğun aile ya da koruyucu aile ortamı olmaksızın
sosyalleşme sürecinin ortaya çıkarabileceği muhtemel
riskleri/tehlikeleri de bertaraf edecektir.
Bugün
bütün dünyanın gözleri önünde, doğdukları coğrafyalarda hayata tutunma
imkânını tümüyle yitiren yüz binlerce aile ve çocuğun trajik dramlarına
tanık oluyoruz. Özellikle civarında bulunduğumuz coğrafyayı kasıp
kavuran kitlesel şiddet, savaş, ekonomik yoksunluklar ve beraberinde
gelen zorunlu göç, ailelerin parçalanmasına ve çocukların kimi zaman
korumasız biçimde istismar riskine açık hâle gelmesine yol açıyor.
Bölgeyi esir alan yıkıcı kaostan çıkabilme adına her şeyini terk ederek
göçe mecbur kalan mülteci aile çocuklarının binlercesinin Avrupa’da
kaybolduğu ya da akıbetinin bilinmediği kaydediliyor. Ayrımsız biçimde
dünya çocuklarının hak ve hukukunun gözetilerek himaye edilmeleri ve
uygun bir aile ortamında yetişebilmeleri ile ancak insanlığın kendi
geleceğini teminat altına alabileceğinde kuşku yoktur.
Sonuç
olarak, geleceğimizi teminat altına alabilmek adına koruyucu aile
uygulamasının yalnızca çevremizle değil, daha geniş ölçekli biçimde risk
altındaki bütün dünya çocuklarını da kapsayacak biçimde genişletilmesi
adına güçlü bir ulusal farkındalığın oluşturulması önem arz ediyor.
30.11.2017