Sistem Reformu: Bürokratik rasyonalite ve kamu bürokrasisi
Sert kuvvetler ayrılığı ilkesi temelinde
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, fonksiyonel anlamda yasama ve yürütme
erklerinin her birinin güçlendirilmiş etkinliğini ve otonomisini öngörmektedir. Öngörülen bu sistemsel reform, devletin merkezî yönetime bağlı kamu bürokrasisinin misyon ve işlevselliği üzerinden
yeniden yapılanmasını beraberinde getirecektir. Referanduma konu olan
hükûmet sistemi modeli ile yeniden şekillenecek olan kamu yönetimi, hem
zihniyet hem de yönetsel pratik açısından kaçınılmaz biçimde dönüşüme
uğrayacaktır.
Cari olan kamu yönetimi örgütlenmemiz ve geleneğimizde hükûmet etme mevkiinde bulunan ve/ya yürütme sorumluluğuna sahip olan seçilmişler (siyasi aktörler) ile kamu bürokratları arasında gerilimli bir yönetim-sellik ilişkisinden söz edebiliriz. Rasyonalitesini yitiren bürokrasi ve bir statü egemenliğine (atanmışlar iktidarı) dönüşen
bürokratik yapılanmalar, bir takım fren mekanizmaları ile seçilmişlerin
icrai etkinlik ve motivasyonlarını baskılamaktadır. Bu baskılayıcı
mekanizmalar, kimi zaman bürokratik yapılanmaya egemen olan davranış
kalıpları üzerinden üretilmektedir.
Seçilmişler üzerinde kendisine hegemonik bir üstünlük vehmeden vesayetçi bürokrasi kültürü, ‘patrimonyal bürokratik’ anlayışın bir yansımasıdır. Bu vesayetçi kültür, sistematik biçimde üretilerek tevarüs edilen davranış kalıplarıyla içe kapalı bir yapıya dönüşmektedir. Bu
içe kapalı yapı, kendi kendisini tezkiye eden ve hesap verebilirlikten
uzak bir örgütsel yapılanma öngörmekte; ve kamu hizmetlerinin
görülmesinde hantallık ve yetersizliklere yol açmaktadır.
Öte yandan seçilmişler (siyasi aktörler) ise, öncelikle sınırlandırılmış bir zaman ve
belirlenmiş bir dönemle kayıtlı biçimde sorumluluklarını icra etmek
durumundadırlar. Öngörülen sistemde Cumhurbaşkanının hükûmet etme
yetkisi belirli bir süre (5 yıl) ve dönem (2 dönem) ile sınırlıdır. Bu
sınırlı süre zarfında ve zaman baskısı altında hükûmetin başı olan
Cumhurbaşkanı bütün yönetsel kabiliyetini ve kapasitesini ortaya koymak
durumundadır. Bunun yanı sıra, icrai sorumluluğu olan seçilmiş siyasi
aktörün yönetsel becerisini, yoğun politik rekabet koşulları altında
ortaya koyması beklenmektedir.
Öte yandan vesayetçi bürokratik sınıf (atanmışlar) ise, kamu görevlisi olarak statüsel konumunu muhafaza etme saikiyle hareket etmektedir. Bu sistemde bürokratın temel motivasyonu, sahip olduğu statüsel durumu bütün imtiyazları ile birlikte muhafaza edebilmektir. Statü muhafızlığı saikiyle hareket eden bu kapalı bürokratik yapı, kimi zaman liyakatsizlikleri ve yetersizlikleri perdeleme işlevi görmekte; kimi zaman vizyonsuzlukla malul olan gölge bürokratlıkların kifayetsizliklerini
örtmektedir. Söz konusu yetersizlik, seçilmişler tarafından belirlenmiş
olan kamu politikalarının icrası ve kamu hizmetlerinin yürütülmesinde
siyasal alanın dinamizmini soğurmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde yürütmenin süre kayıtlı demokratik meşruiyetinin temel motivasyonu ise daha etkin, yaygın, hızlı ve nitelikli bir yönetim pratiği ve kapasitesi üretmektir.
Doğal olarak bu anlayış, kendi amacına hizmet edecek uygun bir kamu
bürokrasisi yapılanmasını gerekli kılacaktır. O yüzden bu doğrultuda,
uygun personel rejimi ve bürokratik insan kaynağı anlayışının hayata
geçirilmesi zorunluluk arz edecektir.
Meşruiyet ve siyasal sorumluluk temelinde etkinliği ve otonomisi temin edilmiş olan Cumhurbaşkanlığı sisteminde yürütme erkinin icrai kapasitesine uygun biçimde, kamu bürokrasisinin liyakat ve vizyonerlik temelinde yapılanması kaçınılmazdır. Zira, mevcut sistemimizdeki çok başlılıktan ötürü bulanıklaşan yürütme sorumluluğu, sistemsel reformla birlikte tanımlı, şeffaf ve belirli hâle
gelecektir. Buna bağlı olarak kamu bürokrasisinin seçilmişler üzerinde
vesayet edici bir iktidar kurmasının imkânı ortadan kalkacaktır.
Sonuç olarak, öngörülen sistem reformu, kamu yönetiminde seçilmişler üzerinde kendisine güç vehmeden patrimonyal bürokratik yapılanmadan liyakat
esaslı ve hesap verebilirliği yüksek rasyonel bürokratik yapıya dönüşü
mümkün kılacaktır. Bu reform, bürokrasinin içe kapalı yapısının ortaya
çıkardığı insan kaynağı sorunlarını minimalize edecektir. Kamu
yöneticilerinin, kamusal vizyon, yetkinlik ve performans temelinde bürokraside varlık göstermelerini mümkün kılacaktır.
23.03.2017