Kayıtlar

Şubat, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Cumhurbaşkanlığı Sistemi: Regülatör Devlet

Resim
Doksan üç yıllık Cumhuriyet tarihimizde  65. Türkiye Hükûmetini  kurmuş bir Parlamenter sistem içinde yeni bir yüzyılın ilk çeyreğindeyiz. Hükûmet ve beraberinde  siyasal istikrarsızlıklara  neden olan parlamenter sisteme özgü politik pratiklerimiz, yaklaşık yarım yüzyıldır hükûmet sistemi meselesini gündemimize taşımaktadır. Türkiye, kendi siyasi ve sosyolojik gerçekliği üzerinden  hükûmet sistemini reforme etmeyi   amaçlayan tarihî bir girişimin eşiğindedir.  Mevcut sistemde  parti/ler demokrasisi  üzerinden üretilen siyasal pratiğimizin bir  misyon ve vizyon daralması  ile malul olduğunu görmekteyiz. Cari sistemde yeni bir  siyaset vizyonu üretme  kapasitesinin oldukça sınırlı olduğunu gözlemliyoruz.  Siyasetin meslekleşmesi  ile kendilerine varlık zemini bulan siyaset kurumu ve politik aktörler, siyasal alanı dinamize etmekten uzaktır. Söz konusu  sorunlu durum,   iç siyasal düzenimizin yeniden yapılanmasını  kaçınılmaz biçimde zorunlu kılmaktadır. Dünyada egemen olan  so

Atipik Vesayetçi Parlamentarizmden Cumhurbaşkanlığı Sistemine

Resim
1982 Anayasası, öngörmüş olduğu hükûmet sistemi açısından klasik parlamentarizmin çerçevesini zorlayan  atipik bir model  öngörmüştür. Söz konusu modelde Cumhurbaşkanlığı makamı, klasik parlamentarizmin ruhuna uygun biçimde  ‘sembolik ve törensel yetkilerle’  sınırlı kalmamıştır. Bu makam, oldukça  geniş icrai yetkilere sahip  bir vesayet kurumu olarak tasarlanmıştır. Anayasa’da (m. 104)  ‘devletin başı’  olarak nitelenen Cumhurbaşkanı  içkin vesayet iktidarının  siyasal alanı denetleyici mekanizması olarak kurgulanmıştır. Darbe iktidarının siyaset kurumuna yönelik  ontolojik güvensizliği  bu türden vesayetçi müdahalelerin muharriki olmuştur. İlgili Anayasa maddesinde (m. 104) Cumhurbaşkanına oldukça geniş yetkilerin verildiği görülmektedir.  ‘Yasama, yürütme ve yargı alanlarına’  ilişkin olarak detaylı biçimde sıralanan bütün bu yetkiler,  ‘sembolik ve/ya veto edici yetki’  olmaktan çıkıp,  ‘genel siyaseti belirleyici’  nitelikte yetkiler olarak işlev icra etmiştir. Bunun karşıs

Cumhurbaşkanlığı Sistemi: Yargı bağımsızlığı

Resim
16 Nisan referandumuna konu olan anayasa değişiklik teklifi üzerine sürdürülen tartışmanın can alıcı konularından birisi  yargı bağımsızlığı  meselesidir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi açısından yargı bağımsızlığı meselesinin konuşulması anlamlıdır. Zira, ‘atama, disiplin ve denetim gibi yargıçların özlük işlerinin yürütüleceği Kurulun teşkili yargı bağımsızlığı ilkesi’ açısından önemlidir. Ancak meselenin, yargı idaresi kurulunun teşkili veya üye yapısının belirlenmesine indirgenmesi, konunun özüne temas etmekten uzaktır. İlk kez 1961 Anayasasıyla öngörülen ve 18 üyeden oluşan (6’sı Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosunca seçilen)  ‘Yüksek Hâkimler Kurulu’  ile birlikte  yargı üstünden yürütülen bir iktidar mücadelesi  başlamıştır. Bu mücadelenin ilk hamlesi  12 Mart Muhtırası  ile gelmiştir. 1971’de yapılan değişiklik ile bütün üyeleri Yargıtay Genel Kurulunca seçilen, 11 kişilik bir kurula dönüşmüştür. Bu militarist vesayetçi müdahale ile Parlamentonun yetkisi elinden al

Referandumun Tercih Dinamiği: Hesaplaşma-Yüzleşme-Derinleşme

Resim
16 Nisan 2017 referandumunun tercih dinamiği, hesaplaşma, yüzleşme ve derinleşme üçlemesi üzerinden tespit edilebilir. Referanduma konu olan anayasa değişiklik paketinin reformcu içeriği, zamansal açıdan geçmişe, bugüne ve geleceğe dair tespit ve öngörüler çerçevesinde bu üçleme üzerinden okunabilir. Milletimizin yüksek iradesine mazhar olduğu takdirde bu reform girişimi, sosyo-politik bir dinamiği harekete geçirme potansiyelini taşımaktadır. Öncelikle bu reform girişimi, tarihi sosyo-politik bir hesaplaşmanın adımı olacaktır. Siyaset tarihimiz açısından bu girişim, siyasal alanı ‘özne-sizleştirme ve/ya yurttaş-sızlaştırma’ saikiyle hareket eden elitist cephe karşısında bir çıkışı/açılımı ifade etmektedir. Bu açılım, apolitik aktörlerin anti-toplumsalcı hegemonyası ile hesaplaşma niteliğindedir. Çok partili yaşama geçtiğimiz dönemden itibaren, siyasal alanı ‘emanetçi vekalet sistemi’ ile yönetme iradesini anayasal sisteme dönüştüren içkin hegemonik akla karşı bir dur

Cumhurbaşkanlığı Sistemi: Aktif Yurttaş-Etkin Siyaset-Katılımcı Demokrasi

Resim
Halk iradesine sunulacak olan  Cumhurbaşkanlığı sistemi reformu,  temsilî demokrasi pratiğimizin üretmiş olduğu krizleri minimalize etmek adına, yeni bir  demokratik açılım hamlesine tekabül etmektedir.  Bu model, farklı bir  tarz-ı siyaset iddiasıyla  erkler arası ilişkilerin tanzimiyle organik düzeyde  yeni bir demokratik yapılanmaya  karşılık gelmektedir. Bu, siyasal alanı tüm aktörleri ile yeni bir biçime sevk edecek bir reform sürecidir.  Kamusal siyasetin yeniden yapılanması  için bir milat teşkil edecek olan bu model, siyaset kültürümüzde bir dönüşümü beraberinde getirecektir. Bu dönüşüm, özgün bir  politik modus vivendi  var ederek, siyaset pratiğini ve kültürünü yeni bir  demokratik kurumsallaşma modeli  ile arındıracaktır. Yasama ile yürütme erki (Cumhurbaşkanlığı) arasında öngörülen keskin fonksiyonel ayırım, yasama meclisi üyelerinin mesailerini bizatihi yasama işlemine hasretmelerinin önünü açacaktır. Yasama erki, yürütme erkini denetleme işlevinin yanı sıra, asl